Süper bir yer keşfettim. Kutlayın beni.
Geçenlerde bir programda Hasan Kocabaş konuktu. Kim olduğunu programı izleyince öğrendiğim yazar, bir takım taşların hastalıkların tedavisinde yardımcı olarak kullanılabileceğinden ve kendisini bir çok kimsede tecrübe ettiğinden bahsediyordu.
Sözünün arasında da başağrısı için iki taş tavsiyesinde bulundu:
Malakit , Kaplangözü
Kaplangözü rahatlıkla herhangi bir gümüşçüde bulabileceğiniz bir taş. Fakat arayınca öğrendim ki,Malahit ya da Malakit diye telaffuz edilen taşı bulmak pek o kadar kolay değilmiş. Mısır çarşısında bir gümüşçü, Malakit'i zor bulacağımı, kendisinin bile bulamadığını söyledi mesela. Tüm hevesim kırılmıştı. Ancak sonra Kapalıçarşı'da bir gümüşçüye girdim. Tamamen tevafuken... Bir çok taşı çeşitli formlarda, takı yapmaya hazır bulabileceğiniz gibi çok özel çalışmaları da olan bir dükkan. Hem de bence oldukça uygun bir fiyattı. Biliyorum reklam gibi oldu ama, benim gibi gümüş aşıkları çok. Ve pek çok zaman özel bir şeyler aradığımda sıkıntı yaşıyorum.
Uzun lafın kısası, kapalıçarşıdaki gümüşçüde bir kaç bileklik almadan çıkamadık arkadaşımla. Bir de yukarıya fotografını koyduğum yüzük var tabi. Yeşil kuvars ve yakutla hazırlanmış harika bir şey. Kızkardeşim için de yakut ve akikle çalışılmış bir benzerini aldım. Çünkü bir modelden iki tane bulmak mümkün değilmiş.(oysa niyetim bir örnek almaktı :)
Yolunuz düşerse diye :
Sinan Works of Art
Kapalıçarşı (Grandbazaar)
Halıcılar caddesi No : 47 Beyazıt / İstanbul
+90 212 527 87 57
Küçük bir not : Psikolojik etkilerin olabileceği düşüncesiyle, şüpheyle taktım bilekliği. Ancak enteresandır ki başağrılarımda ciddi anlamda azalma ve hafifleme var. Hatta oldukça septik birisin olan kardeşimde denedik. İşe yaradı. Birkaç kişide daha tecrübe etmeye karar verdik. Bakalım, neticelerini buradan yazarım belki;)
Yeni bir yer keşfettim... :)
Günün Notu : Mutsuz olma ihtimali...
Niyetim yüzünde tatlı bir gülümsemeye vesile olmaktı. Çünkü biliyordum ki, o gülümsediğinde omuzlarımdaki yük hafifleyecek, şöyle ya da böyle benim de dudaklarım kıvrılacaktı mutlulukla... Ama ademoğlu her daim şaşırtabiliyor. Yaklaşık 15 dk boyunca duygularımı anlattım. Karşımdakinin cevabı, "biliyorum, ama ben rahatsız oldum." oldu. Şeytan diyor ki: "..." La havle...
Şaka gibi. İnsan nasıl olur da , birinin mutlu olması için uğraşırken, mutsuzluğuna vesile olur. Bir çeşit kamera şakası falan olmalı. İstifa ediyorum ben...
SİS
İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?
Haydar ERGÜLEN
Milli Eğitim Bakanlığı resmi sitesinde yurdun dörtbir tarafından gelen öğrenci fotograflarını yayımlıyor.
Yalnızca okullar değil, dileyen herkes verilen mail adresine öğrenci fotografı gönderebilir.
mailto:gönderebilir.bilgi@meb.gov.tr
Bana sorarsanız çok güzel bir düşünce...
Birkaç fotograf görmek istersiniz belki :
http://www.meb.gov.tr/temp1/image/photo/