YAĞMUR & KİM
Boşluğun saçlarına tutunmuş duruyorum öylece...
Ha desen düşeceğim...
Ha desen öleceğim...
Toynak sesleriyle çınlayan bir ova,
Salınan buğdaylar düşlüyorum
Rüzgara karşı...
Hayatın arafında ihtilal bekliyorum...
Kuzgunlarla kucak kucağa uçuşan martılara lanetler savuruyor,
Yine de martılara sığınıyorum...
Bu avuçlar benim olmamalı,
Toprağa dönük...

Ya bu lime lime yaralar kimin...
Süzülen kan neyin nesi toprağa?
Bu gözler, bu ses, bu ben değilim...
Kaybedilmiş bir sevdanın buruk tadı var içimde...
Ben de hasretindeyim yıldızlarla bezeli serin ilkbahar akşamlarının...
Yusuf’un zindanı ben değilim...
Ben değilim Ferhat’a karşı duran dağ...
Ey yağmur ne olur yalvarırım yağ...
Aynalar aksimi neden esirgiyorlar benden...
Nedendir düşmanlığı su birikintilerinin...
Nilüferlerini ben çalmadım söyleyin...
Ben değilim kuğuların katili...
Ben yalnızca martıları bilirim...
Neden öfkelidir bana gökyüzü...
Şimşekler içimde çakıyor sanki...
Bulutlar gözlerime inen bir perde...
Bulutlar rahmetten mahrum gibiler...
Hani o sağanak yağmurlar nerde...
Nerede meleklerle dansı sevdanın...
Bugün değil galiba... Fakat yarın...
Yağmalı yağmurlar ki arınayım...
Yağmalı...
Ancak o vakit bulurum benliğimi...
Sağanaklar altında kalmalı şehir...
Yıkamalı ademoğlunun balçık asıllı bedenlerini...
“günahkâr”ım ama “suçlu” değilim...
Ben yakmadım ağaçları,
Nehirleri ben tutuşturmadım.
Kimseye zararım olmadı benim...
Çekin şu gulyabanileri yolumdan;
Ne olur bana, beni iade edin...


11.05.2001 / İstanbul

0 yorum: