Söyleyecek sözü olmamasına rağmen, kaleme davrandı. Halbuki karalamak nevinden bile olsa bir tek kelimesi yoktu yazacak. Tek kelime… Ne yüklemi ne tümleci belli olan bir cümlenin öznesiydi… Biliyordu….
Biliyordu ki bazen anlatamamak anlatabilmekten çok daha evlaydı… Sustu…

Sükutunun satır aralarına karanfiller kondurdu kız.
Sükutunun satır aralarına parıldayan inciler sıraladı…

Sonra bir hastane odasının penceresinden tespit edilen o sahneyi hatırladı. Her bir dalını budağını kozalaklarla bezemiş heybetli çam ağacını. Çam ağacının en yüksek dalında rüzgarın ahengine kapılmış güvercini anımsadı.

Ne çok istemişti o güvercin olmayı…

Oysa dedim ya bazen susabilmek, konuşabilmekten evladır. Anlatamamak, anlatabilmekten ehven…

0 yorum: