
Nihayet vardığımız bu şehirde bizi ilk karşılayan saçlarımızı okşayan, yanaklarımıza şefkatli öpücüler konduran, kederli gönüllerimizi şenlendiren, ılık, tatlı, çiçek ve deniz yüklü bir rüzgardı.
Ağzıma dolan, genzimi hoş bir rayiha ile dolduran kokusunu ilk duyduğumda başım dönmüş, içim aydınlanmış, çocuk sevinciyle kıpırdamıştı kalbim. Bana öyle geliyordu ki, bu rüzgar üstümüze sinen tüm acıları, yüz kıvrımlarımıza yerleşmiş keder kırıntılarını, gözlerimizdeki puslu perdeyi çekip alıyor, bizleri yeni, güneşli, mavi bir gün umuduna uyandırıyordu. Rüzgarın yelelerine tutunmuş yol alan portakal çiçeği kokusu içime doluyor, azalarıma siniyor, şekerlenip tortulaşarak kalbimin bir köşesine kuruluyordu. Bu kokuyla uyumak, yeni güne bu kokuyla günaydın demek hayali tebessüme vesile oluyordu.
Devam edecek...
0 yorum:
Yorum Gönder