
Nabi, kaside, gazel, mesnevi, seyahatname, mektup gibi pekçok edebi türde dini, didaktik, romantik eserler vermiş. Yani çok yönlü bir yazar.
Hayatı
Asıl ismi Yusuf. Urfa'da 1642 yılında doğmuş. Urfalı Nabi imzasını da kullanır. Arapça ve Farsça ile beraber anadili Türkçe'yi öğrenir. Yakup Kadiri isimli bir şeyhin talebesi olur. O dönemde bütün edebiyatçılar tasavvuf kültürü alır ve o mektepten yetişirler. Şeyh Galip örneğinde olduğu gibi. Şeyh Galip'in kabri de Galata Mevlevihanesinin bahçesindedir.
Şeyhi onu İstanbul'a gönderir. İstanbul'da vezire bir şiir arzeder.
Ara not :
Kanuni Sultan Süleyman'ın Divan'ı olduğunu biliyor muydun ?
Yavuz Sultan Selim şiir yazmış.
Fatih Sultan Mehmet şiir yazmış...vs.. saray edebiyatla içiçe.
1671 senesindeki Lehistan seferine katılır Yusuf Nabi. (Kahramanlıklar ne kadar büyük olurlarsa olsunlar bir edebiyatçı tarafından işlenmediği sürece unutulurlar. Edebiyatçılar zamanlarının tanığı olarak, tarihin tanığı olarak her yerde bulunurlar. )
Kameniçe'nin zaptı dolayısıyla yazdığı şiir sultan tarafından beğenilerek şehrin kapısına işlenir. Kameniçe Fetihnamesi dolayısıyla Sultan'ın takdirini kazanır. 1678 yılında (36 yaşında) hac yolculuğuna çıkar. Bunun ayrı bir hikayesi vardır :
Yolculuk esnasında kafile hicaz bölgesine girince Hz. Peygamber'i ziyaret aşkı onu çok heyecanlandırır, uykuları kaçar. Yolculuk esnasında bir gece paşanın kıbleye ayaklarını uzatarak uyuyakaldığını görünce paşayı uyandıracak şekilde şöyle söyler :
Sakın terki edebden kuyi mahbubi hudadır
Nazargahı ilahidir makamı Mustafa'dır bu
.....
bu beyitleri işiten paşa hemen uyanarak ayaklarını toplar. Bu şiiri ne zaman yazdığını ve daha önce başka bir yerde okuyup okumadığını sorar.
Mescide yaklaşırlar, bir de bakarlar ki müezzinler ezandan önce Nabi'nin paşaya okuduğu beyitleri okuyor. Heyecanla müezzine sorarlar beyitleri nereden öğrendiğini. Nabi'nin ısrar ve ricası üzerine müezzin :
Resuli kibriya efendimiz bu gece tüm müezzinlerin rüyasını şereflendirerek bugün ümmetimden Nabi bugün geliyor haydi kalkın ezandan önce onun benim için yazdığı bu beyitleri okuyun. dedi.Bunu duyan Nabi heyecandan bayılır.
1712 yılında 70 yaşında vefat eder. Üsküdar'da Karacaahmet mezarlığında medfundur.
Nabi alim bir sanatçı. İlme büyük önem vermiştir. Nabi'nin şiirlerine hikemi şiir denilir. Divan edebiyatında öğüt veren öğretici şiir. Yusuf Nabi ; Fuzuli, Baki, Nefi gibi kendinden önce Nedim ile Galip gibi kendinden sonra gelenler arasında büyük bir şair olarak kabul edilir. Eski şiir geleneğini devam ettiren çağdaşlarını şiire yenilik getirmediklerini söyleyerek kınayan Nabi, kendi yetiştiği edebi çevrede aradığını bulamaz ve İran edebiyatından Tebrizli Saib'i örnek almıştır. onun tarzını benimsemiş ve hikemi ve didaktik bir tarz edinmiştir.
Nabi'ni şiirlerinden yaşadığı yy'ın genel görünümünü tespit etmek mümkündür. Şair devrini her yönüyle şiirlerine konu etmiş. Osmanlı imp. nun çökmeye yüz tuttuğu günlerdeki durumunu bütün açıklığıyla şiirlerine konu edinmiş. Bu sebeple şiirleri tarihi belge niteliğindedir.
Dile hakimdir. Tefekküre verdiği önem ortada. Ağdalı terimlerden, tamlamalardan sakınır, çağının olaylarını kolayca eleştirmesi, şiirinin akıcılığı
Yalnızca söz oyunlarından ibaret şiiri içi olmayan bademe benzetir. Nabi şiirde orjinal olmayı şu beytiyle ifade eder :
Taze bir manayı nagüfte zuhur etmeycek
Kıyamam abı ruhun dökmeye Nabi kalemin
Daha önce kimsenin söylemediği bir sözü yakalamadıkça kalemin yüzsuyunu dökmeye kıyamadığını söylüyor.
Söz odur aleme senden kala bir darbı mesel
Asıl hüner (darbı mesel söylemek değil) darbı mesel olacak söz söyleyebilmektir.
HAYRİYYE
Oğluna hitaben yazdığı manzum eseri, insanları hakka çağıran bir öğüt kitabıdır.
Secde için alnını yere koy da yeryüzünde gerçek saltanat neymiş bir gör diyen şair, insan olmakla namaz kılmak arasında bir ilişki kurmuş, elif, dal, mim harfleriyle kıyam,rüku, secde arasında ilinti kurarak 'adem' ile ilişkilendirmiştir. (cümle düşük oldu ama hızlı yazıyorum dönüp düzeltirim :)
Eser Nabi'nin uzun yıllar boyunca hayattan edindiği tecrübelerin güzel bir meyvesi. Sosyal ve didaktik karakterliliği, din duygusuna ve vecibelerin yerine getirilmesine gösterdiği önem dolayısıyla klasik edebiyatın önemli eserleri arasında yeralır.
Hayriye gönle hitabdan ziyade akla hitabeder. Hayriye hamd ve sena, salat ve selam ile başlar. Nasihatnamenin yazım nedeniyle devam eder sonrasında İslamın şartlarını nazım diliyle anlatır. Sonrasında çeşitli ilimler bahsi gelir. ....
Şimdilik bu kadar.
Arkası yarın :)