Yıl 1977….
O zamanlar senden bile güzeldi İstanbul….
Yıl 1977….
Sahilde sandallar… Galata eski köprüsü vardı o zamanlar, henüz yangın çıkmamıştı… Alevler alıp götürmemişti bir şeyleri… O zamanlar balıkçılar vardı Eminönü’nde..
Yıl 1977…
Beykoz sahilinden denize girerdi insanlar.. Kocaman bir oyun parkı.. Salıncaklar, kaydıraklar, tahteravalliler.. babam, ben…. Annem evde bize sütlü, portakal gibi kokan kurabiyeler yapardı…
Yıl 1977…
Eyüp mis gibi deniz kokardı o zamanlar… Güvercinler kanat çırparken bile itinalı… Güneş her daim mütebessim.. Sütlüce’den bindiğiniz Kadıköy motorları daha nezihti örneğin…
Yıl 1977…
Şişli en müstesna semtlerinden biriydi İstanbul’un.. Şimdiki gibi kapkaçta birinci değildi tabi. Dar kesim kravatlı , takım elbiseli beyefendiler, döpiyesli hanımefendiler arz-ı endam ederlerdi Nişantaşı’nda… Dedem, kahverengi kravatını itinayla bağlar, takım elbisesini giyipbazen atölyesine, bazen adliyeye giderdi, bilirkişi olarak.
Anneannem biraz iyi biraz kötü ama her daim hamarat, çalışkan, arı gibi.. Yılların yükünden midir bilinmez biraz çökmüş bakışları, eskisi kadar parlak değil cildi ya olsun.. Her daim mütebessim ama bir o kadar vakur ve dik… Tam bir Osmanlı.
Yıl 1977….
O zamanlar her şey bambaşka… Herşey rengarenk… Herşey …. Her ne ise ondan…
Geçtiğimiz cumartesi dedeme sormuşlar, hangi yıldayız diye.
Cevap vermiş : 1977…
Haklısın dedeciğim.
Ben de olsam öyle söylerdim. Bu yıl 1977 olmalıydı…
Belki de hepimiz kötü bir yanılgı içindeyiz…
Aralık/2007
0 yorum:
Yorum Gönder