Bak ben geldim...

Belki bir besmeledir bu...

Ne desem boş desem biliyorum ki boş... Şimdi çalmaya başlayan melodi de aslında esasında bir anlam ifade etmiyor adam akıllı.. Ama ya hani tesadüfü silmiştik lügatlerimizden... Hani tevafuklar ülkesine kanatlanıvermişti gönül kuşlarımız bir seher vakti...

Tevbelerde yitirilenlerle can bulan olabilmek ümidiyle yanarken yüreklerimiz ey dost, bu da nereden çikti... Bu fırtına alabora ederse gemimizi... “Şüphesiz ben nefsime zulmettim, lakin, amma ve ancak bilirim ki, sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” dualarıyla bir balığın karanlığından çiçekli sahillere vurur muyum?

Martıların çigliginda saklı ağıtı duydum ben dün. Tam da dün keşfettim iki nota arasında saklı gözyaşlarını...

Ey dost dualarla filizlenen ağaçlar gördüm bir galaksi de... Gözyaşlarıyla boyveren kardelenler... Ağıtlara karışan çocuk sesleri, can ve hayatla aynı eşikte körebe oynayan ölümü gördüm... Gördüm, gökleri sonsuzluğa yolveriyordu.Dağlarında yamaçlarında gelinciklerle karanfiller yeşeriyordu... Evleri hicaz bir melodiyle ses buluyordu... Senin rüyalarına uğrayan benim yüreğime gömüldü... Yalan değil gördüm.

Düşünüyorum da dost, ne çok anlamlar yükledik hayatlarımıza ve ardımızda bir fotograf bile bırakamadan dostların albümlerinde... Güzel ya da değil ne farkeder... Bizden bir cümle bıraksaydık, bir damla karanfil suyu, bir tutam mavi, bir avuç deniz suyu, birkaç deniz kabuğu yitirilmiş bir ülkeden... Bir parçamızı bıraksaydık da öyle ayrılsaydık bu dünyadan...

2003

0 yorum: