Gitmeliyim


“Bu rüzgarın kokusunu biliyorum ben, biraz kekik, biraz iyot kokuyor. Gitmeliyim. Ben ki kökleri çürümeye durmuş bir söğüt ağacıyım, kurak iklimlere göçmeliyim.“

Önce kitaplarını koliledi, holde kapıya yakın bir yere koydu. Koca bir valiz aldı sonra, geleceğe dair umutlarını, hayallerini, birkaç kat kıyafetini özenle yerleştirdi içine. Valizden tüten karanfil kokusunu solukladı uzun uzun. Dışarıda kuvvetli bir rüzgar ağaçları yalayıp geçiyor, evin pencerelerine çarpıyordu hiddetle… Pervaz aralarından yol bulup geçerek kuvvet kazanan bir uğultu tırmalıyordu kulakları. Rüzgar, onu çağırıyordu.

- Kızım, gitmesen… Şimdi kar kış yolları kapamıştır. Birkaç ay daha sabredip baharı beklesen…

Ben baharın peşi sıra gidiyorum annem, dese anlatabilir miydi? Benim özüm göçebe, yol ver, izin ver gideyim annem, dese? Ben yağmurlardan nasipsiz bir ülkeye, bulutlardan rahmet sağmaya gidiyorum dese? Yüreğine sığışmakta zorlanan bu heyecanın dudaklarında anlamını yitirmesinden korktu, gitmeliyim annem, dedi yalnızca… Ne de çabuk doluvermişti valiz. Zorlayarak kapatıp, fermuarını çekti. Kapının ardına koydu.

Evin odalarını dolaştı tek tek. Vedalaşır gibi, helalleşir gibi. Koridorun ayder yeşili duvarlarını şefkatle okşadı. Pencerenin perdesini aralayıp, bahçeyi seyretti bir süre. Bahçenin tüm ayrıntısını rengarenk panoramik bir fotograf gibi hafızasına nakşetmek istiyordu. Pencerenin iki metre kadar ilerisindeki portakal ağacını fark etti sonra. Geçen yıl aşılandığında babasının heyecanını hatırladı. Küçücük dallarının bir yılda nasıl boy atıp çiçeklendiğini, koca bahçeyi fetheden tazecik portakal çiçeği kokusunu anımsadı. O ilk portakalını cennetten inmiş kutsal bir hediye gibi, şifa gibi nasıl da dilim dilim paylaşmışlardı. Gözleri nemlendi.

Rüzgar, uzak diyarlardan kısrak sesleri taşıyordu kulağına. Kekik ve iyot kokuyordu, rüzgar ona uzak ülkelerden selamlar getiriyordu.

Helalleşti, son bir gayretle valizini yüklendi, çıktı evden. Esrarlı bir el göğün karnına kesik atmıştı, lacivert teninden kutlu bir ışık fışkırıyordu. Bahçe kapısından döndü, seslendi:

- Annem… Önümüzdeki bahar geleceğim elini öpmek için… Önümüzdeki bahar…

Hanımeli ve reyhan kokularıyla rüzgara karıştı sesi. Yağmurla damla damla büyüdü adımları, çiçek kokularını süpürerek çıktı bahçeden…

0 yorum: