Goethe - Faust

Altı çizilen cümleler


Kimler için yazdığınızı bilirseniz, ne yazacağınızı da bilirsiniz.

...

Bayanlar düğüne hazırlanıyor gibi boyanmış ve süslü elbiselerini giymiş olarak bize koşuyorlar. Onların birer ücretsiz oyuncu olduklarını unutmayın.

...

Müdür : ... Hiçbir masraftan çekinmeyiniz. Gökyüzünün hem büyük hem de küçük ışığını kullanınız. Yıldızları da istediğiniz kadar israf edebilirsiniz. Sudan, ateşten, topraktan, havadan yana sıkıntı çekmezsiniz sanırım. Meleklere, şeytanlara, cinlere rol vermeyi unutmayınız. Hayvanların her türlüsü bulunsun. Bu çeşitlilik içinde, artık insana rol vermeye ne hacet! Haydi göreyim sizi. Cehenneme kadar yolunuz var!
. . .

Allah : Faust'u tanıyor musun?

Mefisto : Şu doktoru mu?

Allah : Benim kulumu!

...

Mefisto : Azarlamak için de olsa Allah'ın beni muhatap alması ne zevk verici bir şey!

...

Faust : Ziyafet sofrasının artıkları ile geçinen adam hiçbir zaman efendi olamaz.Edebiyat bir kaabiliyet işidir, sonradan kazanılamaz. Eğer, ağzınızdan çıkar sözler ruhunuzun derinliklerinden fışkırmıyor ise; dinleyicilerin kalplerine tesir edemezsiniz. Başkalaraından duyduklarını ve kitaplardan okuduklarını tekrarlayan adam maymuna benzer ve ancak çocukları güldürebilir...

...

Faust : Kapı mı vuruluyor ne? Giriniz! Beni düşüncelerimden ayırmak isteyen bu muzip de kim?Mefisto : Benim, ey insanların en bedbahtı!

Faust : Giriniz dedim ya.

Mefisto: Bunu üc defa söylemelisin.

Faust : Bu üçe neden o kadar bağlısın?

Mefisto : Bu meraklı halin çok hoşuma gidiyor. 'Bir'den nefret eder, üçe bayılırım. Üçle insanların gözünü bağlar, kalplerine şüphe tohumları ekerim. Meyvesini de cehennemde toplarım...

...

Valentin : Durun alçaklar! Yine hangi sahipsiz genç kızı tuzağınıza düşürmeye gidiyorsunuz? İkinizi de cehenneme göndermeye yemin ettim!

Mefisto : (Tiz bir kahkaha atar) Ben zaten oradan geliyorum!

...

Margerete : Şu yerin altından çıkan DAbbetül ARz kılıklı adam kimdir? Aman Allah'ım! Onu tanıdım! Senin kötü arkadaşın... Faust! Artık senden de tiksiniyorum! Seni nasıl sevmişim?... Allah'ım! Kendimi senin yüce adaletine teslim ediyorum. Mefisto : Gel! Gel, haydi! Yoksa seni onunla birlikte yüzüstü bırakırım!
Margarete : Alah'ım! Kendimi sana teslim ediyorum. Ey günahsız melekler! Etrafımızı sarınız ve beni şu melun ruha karşı koruyunuz. Sevdiğim adamı da onun şerrinden kurtarınız. Aslında o kötü biri değildi; kötü arkadaşın kurbanı oldu...
Mefisto : O mahkum oldu!
Bir ses : (Yukarıdan) O kurtuldu!

Reklamlar ! A. Ali URAL - TEK KELİMELİK SÖZLÜK çıktı


- Bir sözlüğe ihtiyacım var.

- Kaç kelimelik olsun?

- Tek.


Çocukluğumuza mı ihtiyacımız var? Yıllarımızı onunla geçirmiş olsak da bir sabah oyuncaklarını toplayıp gitmesine ve dönmeyeceğini bildiğimiz halde hayat boyu onu özlemememize göz yummasına mı? Hayır, biz çocukluğumuz olmadan da yaşarız.

Işığa mı ihtiyacımız var? Aydınlığa tutkun ruhumuza karanlığın hiç gelmeyeceğini düşündürecek kadar aldatıcı olmasına mı? Hayır, biz ışıksız da yaşarız.

Bir uçurtmaya mı ihtiyacımız var? Bulutları sobeleyecek kadar yükselsek, cesaretimiz herkesi imrendirse de bizi incecik bir ipin hep bir yere bağladığına ve kurtuluşumuzun olmadığına mı? Hayır, biz uçurtma uçurmadan da yaşarız.

Güzelliğe mi ihtiyacımız var? İlginin geldiği hiçbir adresi sorgulamadan, geçen yıllarla bizden bıkmayıp hep yanımızda kalmasına mı? Hayır, biz güzel olmasak da yaşarız.

Aşka mı ihtiyacımız var? Bizi bir sarkaç gibi mutluluğun ve çaresizliğin arasında götürüp getirmesine ve hiçbir tarafta karar kılmamasına mı? Hayır, biz aşksız da yaşarız.

Hayallere mi ihtiyacımız var? Bize bugün kendi kurduğumuz krallıkların tacını giydirirken, yarın bir efsanevî bir kahramana dönüştürmesine mi? Hayır, biz hayal kurmadan da yaşarız.

Bir kelimeye mi ihtiyacımız var? Bütün sırları kulağımıza fısıldayacak, korkularımızın iskambilden evlerini bir işaretiyle dağıtacak bir kelimeye mi? Hayır, biz o kelime olmadan yaşayamayız. Bizim sadece tek bir kelimeye ihtiyacımız var.


A.Ali Ural “Tek Kelimelik Sözlük”’ünde onlarca kelimenin pencerelerini açarken hep aynı kapının önünde duruyor. “Tek Kelimelik Sözlük” te her kelime bir deneme, her kelime bir şehir, her kelime bir şehrâyin… Bütün kelimelerde tek bir kelimenin kudreti kutlanıyor.

Kalkanlarını kuşanıp meydana dökülen bu cengaverler hangi ordunun askerleri? Nefeslerinin değdiği yerde çiçekler boy veriyor. Yükseldikçe yükseliyor başları. Göğün kapıları açılıyor, açılıyor avuçları.
Dillere izin çıktı göklerden, peki ya şimdi ne söylemeli ?


Bir Sahur ve Hatırlattıkları / Güneşdoğdu


Gecenin nefesine dört elle sarılmış bu sesler tanıdık. Biliyorum, birinin sesi güneşin uykuya daldığı ülkeden geliyor bir başkası her sabah evinden uğurluyor güneşi. O yüzden sözcükleri parıldayarak akıyor ruhuma.

Ben susuyorum. Neden? Çünkü burada gece. Henüz ne güneş pencereme düştü ne horozlar uyandırma telaşındalar günü. Kulağımda o sesler, penceremden dışarı bakıyorum. Uzakta birkaç sokak lambası gözlerini kırpıştırıyor. Uluyan köpeklerin silüetleri geceye karışıyor. Küçük bir esinti, ferah bir koku. Gözkapaklarım ağırlaşıyor. Uyusam? Uyumamalı! Konuşsam? Susmak daha güzel.


Susturun geveze enstrumanlarınızı. Bu notalar benim dilimden değil. Yarım kalsın lüzumu yok anlaşılmayan türkünün. Şimdi kendi şarkımı söylemek istiyorum.

Maestro re minör lütfen...